Günlük hayatta zaman zaman hissedilen suçluluk duygusu psikoterapi sırasında da sık sık gündeme gelmektedir. Suçluluk, sözlükte gerçek ve hayali bir ihlalin ardından hissedilen huzursuzluk şeklinde tanımlanmaktadır. Bu yazı ise suçluluk duygusunun ne olduğu, benzer duygulardan ayrımı, hayata olan etkisi ve psikolojinin suçluluğa olan bakışını incelemeyi amaçlamaktadır.
Felsefe var olanın varlığı, kaynağı, anlamı ve nedeni üzerine düşünmek ve araştırmaktır. Bir kavramı ele alırken filozofların neler dediğine bakmak güzel bir başlangıç olabilir. Suçluluk nedir? İnsanlar neden suçlu hisseder? Kaynağı nedir?
Becker’a göre suçluluğun kaynağı, kişinin kendi potansiyel gelişimine dair kendine yalan söylemesi iken Nietzsche için engellenmiş içgüdülerin bizde yarattığı duygudur. Kierkegaard’a göre ise suçluluk kişinin ebedi mutluluğa erişmesi için bir gerekliliktir.
Psikanalitik literatüre göre ise suçluluk; olmuş bir olayla ilişkilidir, zamanın ve diğer insanların farkında olabilen kişi suçluluk hissedebilir. Yaşamın ilk 3-5 yılı arasında ortaya çıkar.
Salman Akhtar çeşitli suçluluk halleri tanımlamıştır. Aile ve toplum normları çoğunlukla arzulanılan durumlara ulaşma konusunda engel olan aileleri aşmak için zaman zaman onların ölmesini kişi arzulaması karşısında hissedilen ‘yok etme suçluluğu’, çocukken sorulan örneğin cinsellikle ilgili, dini ve kültürel inanışlarla ilgili sorular karşısında aileden alınan olumsuz tepkiler ve bunların içselleştirilmesi ‘epistemik suçluluk’, çocuğun bireyselleşme sürecinde ailenin çocuğa kabahat işlemiş gibi davranması sonucu ‘ayrılma suçluluğu’, başta ebeveynler olmak üzere çocuk için yapılanların başa kakılması, çocukların dertlerinin küçümsenmesi, dinlenmemesi ‘tetiklenen suçluluk’, kötü olan ebeveyne tahammül edemeyip aslında zihninde kötü olanın kendisi olduğuna kendisini inandırarak ebeveynlerin ona kötü muamele göstermesini engellemeye çalışmak karşısında hissedilen ‘ödünç suçluluk’ ebeveynin suçlu hissetmesi sonucu çocuğu manipüle ederek çocuğu suçlu hale getirmeleri ‘emanet suçluluk’, savaş, deprem, ölüm gibi durumlar sonrası hayatta kalan kişilerin yaşadıklarını ise ‘sağ kalan suçluluğudur’.
Suçluluk, utanç, pişmanlık ve vicdan azabı birbirine karışabilen duygulardır. Bu duyguların farkları aşağıdaki tabloda incelenmiştir.
Değişkenler | Utanç | Suçluluk | Vicdan Azabı | Pişmanlık |
Tetikleyiciler | sosyal veya fiziksel yetersizlik | kuralların ihlali | bir suç neticesinde birini incitme | bir suç neticesinde hayatın karmaşıklaşması |
Kaynak | İdeal benlik | toplum normları | nesne ilişkileri | narsisizm |
Biçim | görsel | işitsel | işitsel | belirsiz |
Fizyolojik | kızarma | kısmi | yok | yok |
Savunma mekanizması | saklanma | rasyonalizasyon | inkar | |
Hafifleten | kabullenilme | kısıtlama | affedilme | telafi etme |
Suçluluğun getirdikleri..Suçluluk hissi cezalandırıldığında hafifleyen bir duygu olduğu için kişide mazoşistik arzular doğurabilir veya taşımakta zorlanıldığında başka birine yüklenebilir.
Ayrılık, boşanma, anne baba tutumu, bağlanma stilleri, krizler, kayıp, depresyon . gibi durumlar suçluluk hissine sebep olan yaygın durumlardandır. Öteyandan, suçluluk duygusu başkalarını acımasızca eleştirmeye engel olurken, toplum içerisinde yaşamayı kolaylaştırıp başkalarına zarar vermeyi de engellemektedir. Bu durum da suçluluğun Zahn- Waxler’in de belirttiği gibi yapıcı ve yıkıcı kısımları olduğunu ortaya koymaktadır. Yıkıcı suçluluk tüm sorumluluğu üstlenme ve yargılamada takılı kalmak iken bağışlama/bağışlanma suçluluğun yapıcı hale geldiğinin de göstergesidir. Yapılan araştırmalar suçluluk duygusunun psikolojik destek almayı kolaylaştırdığını ortaya koymuştur. Birçok duygu gibi suçluluğun da olumlu ve olumsuz yanları bulunmaktadır. Günlük hayatın bir parçası olan suçluluk duygusu yaşamı sürekli olumsuz şekilde etkiliyorsa ve yoğun bir şekilde yaşanıyorsa psikolojik destek çağrısı olabilmektedir.
Comentarios